3 Aralık 2014 Çarşamba

FOTOĞRAFLARIN DİLİ VARDIR ASLINDA...



     İstiklal'den Cihangir'e inerken Çukurcuma'da gördüm; bu eski, tarihi , ahşap evinin penceresinde oturan teyzeyi....İlk gördüğüm şey tabiki eviydi...Tüm yaşanmışlığıyla Gül Baba Sokağının köşebaşında yerini almıştı...Kimbilir kaç aile,kaç birey barındırmıştı içinde....Hangi mutluluklara ,hangi hüzünlere kucak açmıştı?...Kaç bayram,kaç doğum,kaç ölüm yaşanmıştı içinde...Kaç tane gelin çıkmış kaç tane gelin gelmişti o eve....Kaç kavgada çarpılmıştı kapısı ve tekrar kaç kavuşmaya açılmıştı....
    Bütün tarihi köşkler,yalılar,eski binalar birçoğumuza aynı soruları sordurur aynı şeyleri düşündürür...hissettirdikleri farklı farklıdır....
    Bazen bir kare takılır gözüme fotoğraflamak isterim....o an bana hissettirdiği duygular bambaşkadır...sonra kafamdan bir hikaye yazarım o kareye ait..
   Bu karede niye bilmiyorum hüzün gördüm...yalnızlık,yaşanmışlık,ağustos ayında çekilmiş olmasına rağmen sonbahar gördüm....belki de bir ömrün sonbaharı...bekleyiş gördüm....çalınmayı bekleyen bir kapı gördüm...öpülmeyi bekleyen bir el....Penceresinden  öylece dışarıya bakan yorgun bir çift göz gördüm..
   Bir de fotoğraftaki bütün karanlığı dağıtan , mercan rengi sardunyaları gördüm....oysa benim hüzünlerimden sonra solan çiçeklerim vardı camımın önünde....onlar geldi aklıma...sulamaktan vazgeçtiğim...sonra kızdım kendi kendime...
benim solan çiçeklerim
   Biz ruh halimize göre şekillendiririz durumları....kimimiz eski binayı, hüznü görür onu yorumlarız bu karede;kimimiz sardunyaların renginin ne kadar canlı olduğunu görürüz onun üstüne bikaç cümle kurarız....Fotoğraftaki teyze belki de halinden çok memnundur...çok güzel bir hayatı olmuştur...çok kalabalık bir ailesi vardır...biraz soluklanmak kafa dinlemek için de oturmuş olabilir camının önüne...
   Bana hüzün hissettrimiş olsa da güzel bir hayatı olduğunu , torunlarının çıkarttığı seslerden bunalıp biraz soluklanmak için camının önüne geçtiğini, mahallesini izlediğini varsayıyorum...
 
Bir de BARIŞ MANÇO 'nun SAKIZ HANIM İLE MAHUR BEY parçası vardır.onun o naif sesiyle hikaye tadında bir parça...Onu hatırlattı bu fotoğraf biraz da bana...yazımı onun sözleriyle bitirmek istedim...
''çocukluğunun geçtiği o mahallede 
aşı boyalı ahşap eski bir evde otururlardı 

sakız hanımla mahur bey 

bembeyaz tenli bembeyaz saçlıydı sakız hanım 

zaten onun için sakız hanım derdik kendisine 
pamuk gibi elleriyle kemençe calardı 
eşi mahur bey önce biraz nazlanır 
sonra oda kanunuyla eşlik ederdi sakız hanıma 
beraber meşk ederlerdi 
yaz akşamlarında 
açılırdı perdeler 
yorgun ellerinden 
dökülürdü nağmeler 
iki yıl kadar oluyor 
önce kanun sustu eski evde 
birkaç ay sonra da kemençe 
ve aşı boyalı ahşap evin perdeleri 
bir daha açılmamak üzere kapandı 
evin satılacağı söylendi bir başka gence 
gittim içeri girdiğimde eski bir koltuğun üzerinde 
boynu bükük bir kanun 
ve kanunun göğsüne yaslanmış mahsun kemençeyi gördüm 
bizi rahatsız etmeyin der gibiydiler 
kıyamadım uzaklaştım 
mahur bey susunca kapandı perdeler 
sakız hanımla bitti o hüzünlü nağmeler.''


4 Eylül 2014 Perşembe

ESKİ GELİNLER ,GELİNLİKLER ,EVLİLİKLER ...

      Geçmişin izini sürmek kişinin içindeki çok düz ve bir o kadar doğal bir dürtüdür...Eski filmlere ,eski şarkılara ,eski kıyafetlere ,eski evlere aslında eski (yaşanmışlıkları ! )olan herşeye hep bir ilgim vardır...Okul yıllarımda tarih dersimin çok iyi olması da hep bu ilgimdendi sanırım :) Bloğumda sıksık işleyeceğim bu eskiye olan sevdamı çeşitli konu başlıklarıyla...

      Bugün eski yıllardaki ''gelinler , gelinlikler , evlilikler '' e ait birkaç fotoğraf paylaşmak istedim...Hepsinin çok güzel bir hayat yaşamış olduklarını hayal ederek...çok mutlu evilikler yaşamış olduklarını düşleyerek...kafamda Onlara ait hikayeler yazarak...

   













14 Ağustos 2014 Perşembe

ZAMAN...


Bana zamandan söz ediyorlar
Gelip size zamandan söz ederler...
Yaraları nasıl sardığından ,ya da herşeye nasıl iyi geldiğinden...
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten,bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi...
Dahası onlarda bilirler.Ama yine de güç verir bazı sözler,sözcükler,
Öyle düşünürler....
         
            Bittiğine kendini inandırmak ,ayrılığın gerçeğine katlanmak ,sırtınızdaki hançeri çıkartmak,yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet...Kolay değildir bunlarla başetmek , uğruna içinizi öldürmek ... Zaman alır...

                     Zaman
                     Alır sizden bunların yükünü...
                     O boşluk dolar elbet , yaralar kabuk bağlar ,sızılar diner ,acılar dibe çöker...
                     Hayatta sevinilecek şeyler yeniden farkedilir.
                     Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir...
                     O boşluk doldu sanırsınız
                    Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir....


  Gün gelir bir gün
  Başka bir mevsim , başka bir takvim , başka bir ilişkide o eski ağrı
  Ansızın geri teper...
  Dilerim geri teper.
  Yoksa gerçekten
   BİTMİŞSİNİZDİR....

      Zamanla yerleşir yaşadıkların,yeniden konumlanır,çoğalır anlamları,önemi kavranır...
Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey , çok sonra değerini kazanır.
Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
Oysa yapacak hiçbirşey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Herşeye iyi gelen zaman sizi KANATIR...

                     MURATHAN MUNGAN

        YAZ GEÇER - YALNIZ BİR OPERA'dan...


13 Ağustos 2014 Çarşamba

FARKINDA OLMADAN NE ÇOK ŞEYE ADAPTE OLUYORUZ

    Ömrümüz hep birşeylere adapte olmaya çalışmakla geçiyor aslında...bu bizim yaratılışımızda var;belki de yaşamımızı sürdürebilmemiz için çok da gerekli bir şey... Bukalemun misali...koşullar , renkler ,iklimler her ne ise kendimizi ona göre güncelliyoruz...

     Hayat biz planlar yaparken başımıza gelenlerdir...Başımıza gelenlerle yaşamayı öğreniyoruz.sanırım buna adapte olmak diyebiliriz...Şehir değiştiriyoruz ,ev değiştiriyoruz ,iş değiştiriyoruz , alışık olduğumuz yüzler ortamlar değişiyor adapte oluyoruz...orda o insanlarla o şehirde o evde yaşamayı kabu
lleniyoruz...Mevki-makam değiştiriyoruz; kimimiz yükselirken kimimiz  işini kaybedebiliyor...Hayat bizi buna da alıştırıyor...

   Kayıplar yaşıyoruz; en sevdiklerimizden ailemizden yitirdiklerimiz oluyor...onun varlığında yokluğunu düşünmek bile seni çileden çıkartıken,onsuz yapamam nasıl yaşarım derken, birgün o gerçeği yaşadığında ;aslında canın yana yana nasıl hayata devam ettiğini görüyorsun...tam herşey alt-üst oldu derken hayat bununla yaşamayıda öğretiyor sana.farkında olmadan buna da adapte oluyoruz...

  Kimi zaman çoğalıyoruz.hayatımıza bir bebek dahil oluveriyor tüm savunmasızlığıyla...Biz de bir o kadar tecrübesiziz aslında...Kaygıların ,korkuların dibine vururken;nasıl başaracağım ona iyi bir ebeveyn olabilecekmiyim derken bir de bakmışız 5.çocuğunu büyüten bir ebeveynin tecrübesiyle hayat bizim bu konuyla ilgili güncellemelerimizi yapmış , anne baba olmaya çoktan adapte olmuşuzdur...

  Belki yüzlerce binlerce şeye adapte oluyoruz farkında olmadan..Karanlık bir odaya girdiğimizde bile önce hiç birşeyi göremeyiz. Sonra karanlığa adapte oluruz,o zifiri karanlıkta bile görmeye başlarız..karanlıklara adapte olurken bir yerde aydınlığın olduğunu,yeniden o karanlıktan çıkabileceğimizi de unutmayalım...Diliyorum ki hayat hep güzel yönlerine adapte etmek zorunda bıraksın bizi ...


15 Temmuz 2014 Salı

DÖNMEK



Duygularımı yazıya dökmeyeli öyle çok zaman oldu ki...Ne zaman bişeyler yazacak olsam kelimeler gözyaşına,yürek sancısına dönüşüyor çünkü...Annemi,canımı,yarımı kaybettiğimden beridir saklandı sanki tüm güzellikler...Karanlıklar içindeyim....