16 Temmuz 2012 Pazartesi

KEŞKE ...


 Teypte eski bir Cohen şarkısı:
 'Yolumu gözleyen bir kadını terk ettim / karşılaştık bir süre sonra /‘Gözlerinin feri sönmüş’ dedi bana: / ‘Aşkım, ne oldu sana? ’/Böyle gerçeği söyleyince / ben de doğru söylemeye çalıştım ona /‘Senin güzelliğine ne olduysa’ dedim, / ‘benim gözlerime de o oldu’.
 8 - 10 dizeye sıkışmış hazin bir aşk hikayesi... Buruk; kırılmış oyuncaklar kadar...
Ve yenik; 'keşke'li cümleler gibi... Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz onca ıskalamışsınızdır hayatı...
 Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, 'keşke', onun güzüne denk gelir.
Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç...
 Mağlubiyetin takısıdır 'keşke'...
Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.
 Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, göz yumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir.
 Feri sönmüş bir çift gözde ya da yitip gitmiş bir güzelliğin ardından iç çekişte...
 'Yolunu gözlemeseydim', 'öyle demeseydim', 'terk edip gitmeseydim', 'en güzel yıllarımı vermeseydim' diye diye sızlanır gider.
 'Keşke'nin panzehiri 'iyi ki'dir.
İlki ne kadar pısırıksa, ikinci o denli yiğittir.
 'Keşke', çoğunlukla bir 'ah'la kopup gelir ciğerden... esefler, hayıflanmalar, yerinmeler sürükler peşinden...
 'İyi ki' ise, muzaffer bir 'oh'la büyür; cüretiyle övünür.
 'Keşke'li cümlelerde nasıl yaşanmamışlığın, yarım kalmışlığın o ezik tuzu kuruluğu varsa, 'iyi ki'lilerde de göze alabilmişliğin, riske girebilmişliğin, tadına varabilmişliğin mağrur yaraları kanar.
 Okulu hiç kırmamışsınızdır, sinemada öpüşmemişsinizdir; dokundurtmamışsınızdır kendinize, bir kez olsun gemileri yakmamışsınızdır.
 Konuşmanız gerektiğinde susmuş, koşacağınız zaman durmuş, sarılacağınız yerde kopmuşsunuzdur.
 Bir insana, bir işe, bir davaya ömrünüzü adamışsınızdır. O insanın, o işin, o davanın, bunu hak etmediğini sezmenin hayal kırıklığındadır 'keşke'...
 'Şimdiki aklım olsaydı' dövünmesindedir. Geriye dönüp baktığınızda, ayıplara, yasaklara, korkulara, tabulara feda edilmiş, 'Ne derler'e kurban verilmiş, son kullanma tarihi geçmiş bir yığın haz, bilinçaltından el sallar.
 'Keşke'cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır.
 'İyi ki' öyle mi ya! ...
 Onda, yara bere içinde de olsa, yana yana, ama doyasıya yaşamış olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırır.
 'İyi ki'lerinizi toplayın bugün ve 'keşke'lerinizden çıkartın. Fazlaysa kardasınız demektir.
 Aldırmayın yüreğinizdeki kramplara, mahzun hatıralara... Rüzgarlarla koştunuz ya...
 'Keşke'leriniz, 'iyi ki'lerden çoksa...
Telafi için elinizi çabuk tutun. Tutun ki, yolunuzu gözlerken terk ettiğinizle bir gün yeniden karşılaştığınızda siz susarken, feri sönen gözleriniz 'keşke' diye nemlenmesin...
 Can Dündar


  Bugün keşke üzerine bişeyler yazmak istedim.Ama Can Dündar'ın bu yazısından çok etkilenmiş olacağım ki ;cümlelerim hep onun cümlelerine benzedi..Yazmaktan vazgeçtim.Bu yüzden çok etkisinde kaldığım bu yazıyı Can Dündar'ın cümlelerini paylaştım sizinle...Hepimizin duygularına tercüman olmamış mı sizce de?...
     ''İyi ki'' lerinizin çok olması dileğiyle....

3 Temmuz 2012 Salı

AŞKNAME

 Bütün iyi dilekler ve selamlardan sonra...
 Dilenciden sultana,köleden efendiye...

  Sen ki muhabbet gülistanıma revnak bağışlayanım,efendimsin,
  Sen ki arzum,emelim,hicranım ve elemimsin.

 Ayrılığından dolayı yardım dilenmeye takatim yok senden,kapında kendini kaybedenlere gıptayla geçen ömrümde bir takate de ihtiyacım kalmadı artık.Sevgili eşiğinde ölene değil sağ kalana şaşmak gerekir,der bir bilge ama ben senden uzakta,aşkınla hasta,ama aşk sayesinde sıhhatteyim.Araya bunca yılın hasreti girmişken bir gün seni görmeye dayanabilir miyim bilmem,ama her sabah seni görüyor ve yüzünden aldığı güzellik ile insan içine çıkıyor diye güneşe,eşiğini döne dolaşa senden nur çalıyor diye her akşam mehtaba bakıyorum,bilesin.''Bugün nasılsın ey kainatın başı dönmüş yıldızı?''diyorum ona ,hasbihal ediyorum;''Ne haldedir sevgilim,hoş mudur,safaca mıdır İstanbullar sultanı bugün?''diye tekrar soruyorum.''Hiç benim bulunduğum yerden daha kederli bir aleme doğdun mu sen ;hiç aşkta altüst olmuş bencileyin bir firkatzede üzerine parladın mı?'' diye sitem ediyorum bazen...Velhasıl günlerce ve gecelerce güneşlere ve aylara durmadan ve dinlenmeden seni soruyorum,hala bir haberini alamayışımı şikayetle söylüyor, anlatıyorum.Senin beni unutma ihtimalini hatırlayıp çıldırıyorum.Bazı günler ve bazı geceler yüzünü eskisi gibi hayal edemeyeceğimden korkup kahroluyorum.Sonra tövbeler ediyorum...Seni unutma ihtimalini düşündüğüm için.

                                     İSKENDER PALA
                                            AŞKNAME